Çengelli Köyü Web Sitesi
  Gazetemiz
 

SELAM

Osmanlının doğup büyüdüğü ,Ertuğrul Gazi , Şeyh Edepalı ve Dursun Fakıh gibi daha nice erenleri bağrında saklayan BİLECİK ten tüm köylülerime selam, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.Yüce Allah yar ve yardımcınız olsun.

ÇENGELLİ'nin Sesi Gazetesi elime geçtiğinde çok sevindim ve çok mutlu oldum.Böyle şahane bir eseri meydana getirenlere ve emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Tarihi bir belge niteliği de taşıyan bu gazeteyi çıkarmakla tarihe geçtiniz.Allah başarılarınızı daim kılsın ve yolunuz açık olsun.

Buradan bütün köylülerime sesleniyorum.Bu kardeşlerimize teşekkür etmek veya onları tebrik etmek yetmez.Gelin hep birlikte bu gençlere maddi ve manevi destekte bulunalım.Onlara destek olalım ki daha büyük başarılara imza atsınlar.

Birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bu tür faaliyetleri desteklemek veya bu faaliyetlerin içinde bulunmak bence bir vatandaşlık görevidir.

Çünkü Ülkemiz,300 milyar dolar iç ve dış borç batağına saplanmış, etrafı emperyalist güçler ve onların yerli işbirlikçileri ile kuşatılmıştır.Bu güçler neredeyse Dadaşı,Efe yi ve Gaggoşu da ayrı bir millet gibi görüp,gösterip Ülkemizi bölüp parçalamaya yeltenmektedirler.Taktik aynı,böl,parçala,yok et.Aynı güçler ne hikmetse hiç Hıristiyan bulunmayan Anadolunun en ücra köşesinde dahi kilise açmaktadır.Bu olaylar bana haçlı seferlerini hatırlatmaktadır.Gelin tek vücut olalım ve bunlara karşı mücadele edelim.Ülkemizi bu melanetlerden temizleyelim ve koruyalım.Mücadele etmenin en önemli yolu birlik ve beraberlikten geçmektedir.Toplumun çekirdeğini aile oluşturur.Biz de bir aile olduğumuza göre birlik ve beraberlik içinde olmamız şart olmuştur.Bütün aileler birlik beraberlik içinde olduğu zaman Ülkemizde de birlik beraberlik sağlanmış olur.Kurtuluş savaşı günlerinde olduğu gibi gelin Kuvay-ı Milliye hareketini başlatalım.Tek çaremiz bu kaldı.

Ülkemiz toprakları parsel parsel yabancılara satılmaktadır.Toprağına sahip çıkmayan bir millet,millet olmaktan bahsedemez.O toprağa Vatanım diyemez.

Son yıllarda televizyonlardaki gelin kaynana,size anne baba diyebilirmiyim,Caner ile Tülin aşkı ya da Sinem ile Semra hanımın kavgaları gibi saçma sapan,bir o kadarda Ülke gerçeklerinden uzak,bizleri uyutma ve kafalarımızı betonlaştırma operasyonlarını Holding TV leri başarıyla hayata geçirmektedir.Halkımızın bir çoğunun da,haysiyetsiz,çirkin bir durum ortaya çıkaran bu programları büyük ölçüde seyretmesi yavaş yavaş uçurumun sonuna gelindiğini gösteriyor.Bu da bizi kahrediyor.Anadolu insanını sanki şırıngayla uyuşturulmuş gibi uyutmaya çalışan,insanlarımızın beynini yıkayan,ahlaki çöküntüye uğratan,etkisiz,tepkisiz ve yönlendirilmeye müsait toplum oluşturmaya çalışan kartel medyasına bu millet neden tepki göstermez.Bizlerin vatan duygularını,kültürel ve ahlaki değerlerimizi yok eden,yani kimliğimizi değiştirmeye çalışan programları seyretmeyerek tepkimizi ortaya koyabiliriz.Maalesef bunu dahi yapmıyoruz.

Yüce Dinimizi Arap Yarımadasından alıp üç kıtaya yayarak İslama en büyük hizmeti yapan,tarihi şan ve şerefle dolu olan,Peygamberimizin övgüsüne nail olan bu milletin torunları bu duruma düşmemeliydi.Ne yazık ki düştü veya düşürüldü.Milleti bu durumdan kurtaracak olanda yine bu milletin evlatları olacaktır.Hiç kimse nemelazımcı olamaz.Bana Dokunmayan Yılan Bin Yıl Yaşasın diyemez.

Dini,dili,tarihi,kültürü özü ve sözü bir olanların tek çatı altında toplanmaları kadar doğal ve güzel bir şey olamaz.Bu birlikteliği sağlamaya çalışanlara gelin destek olalım.Onları yalnız bırakmayalım.İnşallah bu birliktelik tüm milletin birlikteliğine vesile olur.Unutmayalım ki tarih boyunca disiplinli toplumlar disiplinsiz toplumlara her zaman hükmetmiştir.

Köylülerimle muhabbet etmemi sağlayan bu gazeteyi çıkaranlara tekrar tekrar teşekkür ediyor,her şeyin gönüllerince olmasını diliyorum.

Bilecik İli Pazaryeri İlçesinde bir kapınızın olduğunu unutmayınız.Bu bölgeye yolu düşenlere kapım sonuna kadar açıktır.

Allaha emanet olunuz. NizamettinTANRIVER / BİLECİK

 

SESİMİZ GAZETEMİZ....


Sevgili köylülerimiz. Şu an elimdeki gazete beni aldı köye götürdü. Genç kardeşlerimizin böyle bir çalışma yapmazı tüm Türkiyedeki köylülerimizi olduğu kadar İzmirde yaşayan Çengellileride çok sevindirmiştir. Hepimizin içinde bir köy hasreti var ancak onu yeterince dışa vuramıyoruz. İşte böyle bir gazete sayesinse eski günleri yad etme fırsatı bulduk. Ancak hepimiz biliyoruzki destek olmazsak bu gazete basılamaz.

Ben sizlere çok genç yaşta yıldırım çarpmasıyla hakkın rahmetine kavuşan Kazım Tanrıveri anlatacağım.

1950 ya da 1953 senesiydi. Aylardan mayıs, Ramazan ayının son cıması, arefe günüydü. Tarlasını sularken yıldırım vuruyor ve olüyordu. Kardeşi Mülazım ve kız kardeşi Kudret iftar yemeğini tarlaya götürünce acı gerçekle karşılaşıyorlardı. Kendisini rahmetle anıyoruz.

Bu olayı kendisi ormancı olan Narmanlı Feyyaz şu şekilde kaleme döküyordu.....




Köyümüz Havdos, Kazamız Oltu

Azaldı müddetim tez günüm doldu

Vakit geldi iftar zamanı oldu

Bayramını kara kim dedi felek...




Dedim su zamanı geldi yarı yaz

Anam oku, bacım dertlerimi yaz

Destanı söyledi Nrmanlı Feyyaz

Bayramını kara kim dedi felek...




Aksın tarlaya sularım aksın

Doktorlar gelmedi cenazem kalksın

Anamda ağlasın Havdosu yıksın

Bayramını kara kim dedi felek




Duyan dedi şimşek vurdu Kazımı

Hüda yazmış anlımdaki yazıyı

Yetim koydum iki körpe kuzuyu

Muradım gözünde bıraktın felek...




Bacılarınsesi arşa dayandı

İşiten kişinin ciğeri yandı

Anası Kazımı bayılmış sandı

Halbuki kül edip savurdu felek...




Ddim gavarı deyişim hemen

Mevlam ateşledi vermedi aman

Tarlada yalanguz yattım bir zaman

Bayramını kara kim dedi felek...




Ne yapayım böyle imiş kaderim

Benden üç ay evvel öldü pederim

Arafada bayram etmez giderim

Bayramını kara kim dedi felek




Sığmadı tabuta solmamış benzim

Soyadım Tanrıver öz adım Kazım

Kollarım tutmadı ifadam yazım

Kırdın kanadımı kolumu felek...... Zakir ÇEVİK / İZMİR

 

incerenkli_1_.gif

DEĞERLİ OKUYUCULARIMIZ !.....

Aradan geçen bunca zamandan sonra gazetemizin ikinci sayısıyla yeniden sizlerleyiz .Gurbetteki havdoslular olarak köylülerimizin ilketişimini sağlamak amacıyla çıkarmış olduğumuz ÇENGELLİNİN SESİ gazetesi köylülülerimizden daha ziyade çevremizde bulunan diğer köy, ve il dernekleri tarafından ilgi odağı oldu bu durum bizi biraz üzsede sonuçta bu Çengellinin sesi olacaktı ve öyle olmalıydı.
Üzülerek belirtmek istiyorum gazetenin abone sayısı beklenenin çok çok altında olması ve yeterli sayıya ulaşılamamış olmamız gazetenin devamı için büyük endişe uyandırmaktadır.Çünkü tamamen öz sermaye ile çıkardığımız gazetenin maliyeti karşılanamamaktadır. birinci sayıda yayınlamış oldugumuz bayram tebrik ücretleri bir iki kişi haricinde ödenmemiştir.Bu tür ödeme aksaklıklarından dolayı planlanan yıllık dört sayı gazeteyi çıkaramamaktayız. köylülerimiz olarak üzerimize düşeni yapmıyoruz. Böğlesi bir önemli bir tarihi belge, günümüz için tanışma ve kaynaşma aracı niteliğini taşıyan bu çalışma maalesef desteklenmemektedir buda bizim onca emeğimizi boşa çıkarmaktadır.
Onca emeğin, çabanın, umudun karşılığı bu olmamalıydı bilmem haksızmıyım.
Gazetenin ikinci sayısına bilgi yönünden katılımlar güzel köylülerimiz yurdun neresin de olurlarsa olsunlar bize ulaştılar.Bizimle diyaloğ kurdular yıllarca görmediğim abilerimle hasbihal etme şansım oldu. bu katılımın her sayıda artacağından hiç şüphepyok yeterki gönüller bir olsun. İnternet denilen nimeti artık kullanmalıyız. gazetenin email kutusu hergün yeni bir köylümüzün katılımıyla tam bir köy sitesine dönüştü.
İstanbul'daki havdoslular olarak yapmış olduğumuz bütün organizasyonlar,toplantılar,bayramlaşma proğramları ve geleneksel köy pikniği herkes tarafından beğeniliyor ve bize yakın dernekler her yerde bizden övgüile söz ediyorlar. Çevremizdeki birçok dernekten sayıca küçük olmamıza rağmen onların yapamadıkları işleri yapmaktayız.Bütün bunlar nasıl oluyor birlikte hareket etmekten kaynaklanıyor. Bu birlik ve beraberliği lütfen bozmayalım.
Son zamanlarda dikkatimi çeken güzel bir olyı sizlerle paylaşmak istiyorum. Düğün, cenaze, toplantı, ve bunun gibi günlerde gençlerin katılımı yaşlılardan daha fazla bu durum beni çok ümitlendiriyor.15 yıldır istanbuldayım daha önceki yıllarda bu tür katılımlara belirli yaştaki inasanlar katılırdı, şimdi ise herkes çocuğunu da getiriyor veyada cocuklar gelmek istiyor çünkü artık herkes birbirini tanıyor ve bu tür yerlerde kimse tek kalıp sıkılmıyor. Her yaşta köylümüzü görebiliyoruz.Bütün bunların bayramlaşma törenleri ile başlayıp, piknikle devam eden aylık toplantılarla pekiştirilen birlikteliklerle sağlandığını hiç kimse inkar edemez.5 yıl önce büyüklerimizin öncülüğünde abilerimizin kurmuş olduğu bu beraberlik hepimizin hayatında olumlu birtakım değişikliklere sebep oldu hepisin den Allah razı olsun.
Gençler dedimya gelecek gençlerin olduğuna göre geleceğimizi aydınlık olarak görüyorum bilemiyorum aksini düşünen varmı. Ama onlara bu zemini hazırlamak adına birşeyler yapmalıyız diye düşünüyorum. Gazetenin önemini biz burada yaşadık umarım bu yolda yılmadan gidecek arkadaşlar hiç bitmez ve bu gelişerek devam eder.Bunun için birbirimize sıkısıkı sarılıp kenetlenmeliyiz.Tek bir vücut olmalıyız.Aksi taktirde devamı mümkün değildir.

Biz gençlere destek verin çünkü bizler birşeyler yapmak istiyoruz. Ama sizleride maddi ve manevi yanımızda görmek istiyoruz.
Hz.Ali (r.a.) : "Hayra niyet edince acele etki, nefsin seni yenip de niyetinden caydırması" diye buyuruyor.
İstanbul dışında yaşayan değerli köylülerim 05 haziran 2005 tarihinde Gebze'de yapılacak olan geleneksel köy piknigine şahsım ve tüm köylülerim adına davet etmek istiyorum gelin misafirimiz olun hasret giderelim ve kaynaşıp eski günleri yad edelim.
Biz gençler olarak hertürlü fikre açığız ve sizlerin önerilerinizi bekliyoruz. Bizim düşünemediğimiz ve sizlerin yapılmasını istediğiniz birşeyler mutlaka vadır bunları sizlerden bekliyoruz. Sizlerden ayrılırken tüm köylülreime hasretle selamlarımı sunarım .



Ve köylümü şu dizelerle anlatmak istiyorum.



Ezeli haktır Dadaşın ebedi hak kalacak
Duracak durdukça cihan, yine mutlak kalacak
Aşmış altayları Cengiz'le beraber geliyor ,
Eşi yok,benzeri yok,var ise göster geliyor.
Fatihin yoldaşıdır, yavuzun kan kardeşi,
Ruhta iman kaynağıdır, histe vicdan ateşi .
Hür doğmuştur anasından, yaşar hürriyet için,
Adanmıştır nesi varsa din için,millet için....
Saygılarımla
UĞUR AKTAŞ / GEBZE

aktasugur1979@mynet.com.

incerenkli_1_.gif

HOŞGÖRÜ VE ANLAYIŞ







Şüphesiz hepimiz Yüce yaratıcının verdiği nimetler ile hayattayız. Bizler düşünce evriminin zamanın çok çok ötesinde varabildiğini kanıtlayan zenginliklerle donatılmışız. Hepimiz pırıl pırıl insanlarız. Bunu bize farkettirecek bir yaşamımızın olmasını, yine o yaratıcıdan niyaz ederiz. Öyle bir padişaha kul olmalıyızki mülkü zail olmasın. Öyle bir gülşene bülbül olalımki gülleri sararıp solmasın.

Diyorumki bütün kardeşlerimize sevelim, güvenelim, güven verelim, tartalım, tartışalım, doğrularda birleşelim. Konuşalım sözün hoşunu, bırakalım sözün boşunu. Güzel görelim, güzel düşünelim.

Güzelliklerle dolu günler dileği ve duasıyla....




Dilbernaz TANRIVER

incerenkli_1_.gif

Mevlüt İhsani

1928 yılında, Şenkaya nın (1950 yılına dek Sarıkamışa bağlı olan) Çermik köyünde doğdu. Asıl adı Mevlüt Şafak tır. Resmi kayıtlarda doğum tarihi olarak 1933 geçmesine karşın, Mevlüt İhsani, gerçek doğumunun 1928 olduğunu belirtmektedir.

Mevlüt İhsani, ilkokul 3. sınıfa gittiği dönemde arkadaşlarıyla oynarken bulduğu bir kapsülün patlaması nedeniyle gözlerini yitirdi ve sol elinin 3 parmağı yaralandı. Gözleri görmemesine karşın köydeki bir marangozun yanında çıraklık yaptı. 13 yaşında ise köy imamının yardımıyla Kuran öğrenmeye başladı. Bu dönemde komşusunun kızına aşık oldu.

Küçüklüğünden beri, köyüne gelip giden aşıklardan etkilenip şiire ilgi duydu. Özellikle Bardızlı Nihani, Narmanlı Musa, Aşık Yusuf gibi aşıklar bunların önde gelenleridir.

Gördüğü bir rüyada sonra, doğaçlama söylemeye başladı. Annesinin teşvik etmesiyle bağlama öğrenen Mevlüt İhsani ye, bu konuda özellikle Alişan Usta adlı aşığın çok yardımı oldu.

25 yaşlarında ise rüyasında Alvarlı Mehmet Lütfi Efendiyi gördü. Bunun üzerine Erzuruma giderek Lütfi Efendiyle görüştü. İhsani mahlası da Lütfi Efendi tarafından verildi.

1966 yılından beri Konya Aşıklar Bayramına katılan Aşık Mevlüt İhsani, döneminin ünlü aşıklarıyla karşılaşmalar yaptı. Gelenekler çerçevesinde de birçok aşık yetiştirdi.

Birçok yarışma ve şenlikte çeşitli ödüller alan Aşık Mevlüt İhsani, Türkiye dışında da bazı şenliklere katıldı.

1974 yılında Kars Çimento Fabrikasında başladığı santraldeki görevinden 1981 yılında malulen emekli oldu. Önce Erzuruma yerleşen Mevlüt İhsani, son yıllarda İzmit te yaşamaktadır.


SEVGİLİ GENÇLER

İlk yazılı eser olarak tabir ettiğiniz ve gururla şuan okumakta olduğum ,doğduğum yere ait ÇENGELLİNİN SESİ'nden dolayı sizleri özellikle kutluyorum .Dilerim ilk olmak ve ilkeli olmak bizlere daha çok zenginlikler katacaktır. Ozaman daim olup, diri olup,iri olacağız. bu bir gazete ise bende bu satırlarımda köyümden önce bir "VATAN" tanımını yada "TARRİHTE VATAN" ile başlamak istiyorum. Bütün gazeteler gibi bizim gazetemiz dede gerekli gördüğüm bu konuya değinmek istiyorum.

Oğuz ata'nın Üstte Mavi Gök ,Altta Yağız Yer" diye tarif edip , Büyük hun imparatoru Atillanın" bana ait olmadığı için bir karışını bile vermem" dediği Sultan Alparslanın " Size öğle bir vatan aldımki ebediyen sizin olacaktır" deyip emanet ettiği uğruna yavuz sultan selim hanın büyük sahraları kat ederek fethettiği ve

............ Namık Kemalin "Yokmudur kurtaracak bahtı kara medasını" deyip,

.............. Mustafa Kemalin ise "Bulunur kurtaracak bahtıkara madesini " dediği ve uğruna inanılmazın gerçekleştirildiği merminin , askerin adının ve rütbesinin tartışıldığı ÇANAKKALE' de şimdilerde turistik gezi tertiplenip gezilmekte. Birde buna beş ,parmak dağlarındaki tepeye çıkarılan tankı ekleyin vede çıkaran kahramanın "şuan çıkarıp indiremem ama öyle zaman (Allah vermesin) olursa yine çıkarırım demesini düşünün.

Yeri ve zamanı geldiğinde şairler "Büyük ve müebbet ülkedir Turan dediler". sonra üzerinde yaşayanlar ise hiç bir ayrım gözetmeksizin "Ben bir Türküm Dinim,cinsim uludur.

"Sinem özüm vatan ile doludur. diye gururlandılar.

Vede üç şey dese .. Türküm derim üçündede .eğer haksız isem bana niçin de... Yetmiş ikibuçuk millet için de işte budur farkımız bizimdiye övündüğü ve sanki böğle tarif edilen Vatana böğlesi gerekli diye düşünülüp Türke emanet edilmiş gibi...

Öğleya bir bakın coğrafi yapıyı görün , jeopolitik önemi , hele iklimi, doğal kaynakları, ve bu güzellikleri kim koruyabilir bu güzel vatanı ve albayrağı yer yüzünde bizden başka.....Onun için diyorumki bu vatanın bugün hala çok düşmanı var. Zaten hep olmuştur hep olacaktır.Ama bugün yöntem değiştirilmiş ve artık at üstünde kılıçla hücumlar yapılmıyor ama tehlike devam ediyor hemde sinsice.

Sahip çıkmanın yolu bana göre ruhtan başlar.Yani milli ruh ve şuur. Sonra çok çalışmak ve ülke olarak ekonomik özgürlüğümüzü kazanmak ve dışa bağımlı olmamaktır.Töreye sadık kalarak ilmini almalı batının . İşte günümüz gençleri ve gelecekleri yolunuz açık olsun.Birbirinize düşmeden birbirinizi sevip kucaklamanın modası geçti sanmayın . Yeni moda "Vatanı" sevmek ve onu muassır medeniyetler seviyesinde, dünya liginde bir süper ülke yapmak..........

Birbirinize bakıp nasıl diğe sormayın "Muhtaç olduğunuz kutret damarlarınızdaki kanda mevcutter." Sözlerime 93 harbinde esir düşen türklerin geri verilirken söğledikleri "Bizi siz öldürün vermeyin ruma" "Yakışmaz Türke sığmaz namusa"."İsterse uruset hepisi gelsin " " Can sağ iken yurt vermeyiz düşmana". sözlerimi bitirirken selamlarımı sunar başarılar dilerim. Allah yar ve yardımcımız olsun.

"GEÇMİŞTEN GELECEĞE" dileğiyle....



NECMİ EDİS / İZMİR
 
 
  Bugün 5 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol