Çengelli Köyü |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Çengellim
Erzurum ili Oltu ilçesi
Doğusunda örük kuzeyinde vişneli
Güneyden eser o seher yeli
Dadaşlar diyaı canım Erzurum
Arazin bir çok köylere bedel
Kadınlar tarlada yapıyor megel
Bir tek susuzluğun her şeye engel
Vatanın incisi canım Çengellim
Aşağıdan geçer oltunun çayı
Palaklılar arazının en büyük payı
Oradan aşağı karadaşardı
Mekanım toprağım canım Çengellim
Dölgahlar tarlaların kralı
Sankı mübarek tahıl ambarı
Arpası buğdayı şeker pancarı
Alınmayan ürün kalmaz Çengellim
Çatalparada olur meyve bağların
Ötegeceler sebzelerin dıyarı
Meşhur olur bizim köyün balları
Arı gibi çalişkan güzel Çengellim
İki tarafından dereler akıyor
Tepesınden köy kalası bakıyor
Kalenın taşları tehlike saçiyor
Tehlıkelere aldırmayan Çengellim
Kaleden yukarı fal taşı gelir
Anlamadık buranın manası nedir
Koyun komun düzü güzeldir
Köyün görüncağinin güzel Çengellim
Önünde dikili çiftte taşları
Bundan öteye virajlıdır yolları
Filizlenmiş erozyonun çamları
Karaağaç gibi ayaktasın Çengellim
Abeyin kuzeyı diktir çıkılmaz
Yalanguz çamda tarla satılmaz
Ormanı zayıftır ağaç kesılmez
Yeni orman gibi güzel Çengellim
Otun çiçeklisi mezra çayırı
Oluk oluk akar kamer pungarı
Terpunge vermeyız biz o bayırı
Sınırlar ağası güzel Çengellim
Kavaklık sırtında dede mezarı
Yanında akıyor vaylo pungarı
İşte burası nefeslenme duragı
Havası benzimi açan Çengellim
Takatım kalmadı sarı yokuşta
Nene taşı gözüktü ilk bakışta
Viziklenen danalar birbiriyle yarışta
Bir başka havadardır güzel Çengellim
Ha geldık diye bir nefes alalım
Mekan tutup hülyalara dalalım
Mazimizi birer birer analım
Anılarım aklımdan çıkmaz Çengellim
İçemem soğuktur yayla suyunu
Eskiden oynardık çıyrık oyunu
Ayıramazsın koyun ile kuzuyu
Beraberlik timsali güzel Çengellim
Tombulçamda manzarayı seyredip kaldım
O tertemız havayı soluyup aldım
O anda alemın zevkine vardım
Alemın kralı canım Çengellim
Etem derki vatansız olmaz
Ziyaret edenler sırasız kalmaz
Unutanlar ise felak bulamaz
Uzaktada olsa vatanım Çengellim
Etem Yeşilyurt
Ben olsam
Kış ayları gidip bahar gelende
Güzelim baharı gören ben olsam
Gül açılıp bulbul dalda ötende
Dosttun bahçesıne giren ben olsam
Gökçe ekın Gökçe kızın boyunu
İçsem ben temmuzda kırdag suyunu
Kırlarda otlayan kara koyunu
Sağıpta sütünü içen ben olsam
Çimen dize çıkar ekin boy atar
Canlıdır her taraf cana can katar
Genç kızlar tarlada pançar çapalar
Onlarla çapayı vuran ben olsam
Yemlık, kırız, goşgoz, toplanır
İyi sürülmezse tarla gortlanır
Çağalalar olur erik sulanır
Dallardan meyveyi deren ben olsam
Tarlalar canlanır kırlar şenlenir
Yaşlılar bacaya çıkar günlenir
Tarlalarda yanık türküler denir
O güzel türküyü diyen ben olsam
Önce karataş'tan başlar yeşillik
Sonra köyü düzü yer güzellik
Her semtinde vardır ayrı özellik
Bahar her semti gezen ben olsam
Garip ozan özlem dolu her yanın
Yine efkarlandı çoştu lisanın
Bahardadır cemal ismi hüdanın
Onun aşkı ile yanan ben olsam
1975 ANKARA Garip OZAN
Haşmettin ARSLAN
UNUTAMADIM
Komu, tejgereyi, beli, küregi
Kıpır kıpır çarpan körpe yüregi
Taş takıldı kırdı çifti enegi
Yıllar geçti ama unutamadım.
Ambarda asılı unlu elegi
Anam pişirirdi cadı ekmegi
Unutmak kolaymı onca emegi
Yıllar geçti ama unutamadım
İnegin danası, koyun kuzusu
Kötü olur karder atın huysuzu
Kıymetlidir köpeklerin tuysuzu
Yıllar geçti ama unutamadım.
Yakubum günlerim geçti bayırda
Ekini tarlada otu çayırda
Davarı toplayıp ettim ağılada
Yıllar geçti ama unutamadım..
Yakup ÇEVİK / İST
BİZİM KÖY
Kurumuş pınarlar sular akmıyor
Selam versen kimse dönüp bakmıyor
Keller bile artık şapka takmıyor
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
Sararmış boz kırlar çiçekler solmuş
Yıkılmış merekler toprakla dolmuş
Bakımsız evleri virane olmuş
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
Cemaat kalmamış cami dolmuyor
Hasta olsan kimse hatır sormuyor
Bayramların bile tadı olmuyor
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
Yamaçlarda otlar sürü çobansız
Sürülür tarlalar artık sabansız
Birkaç ağaç kalmış onlarda dalsız
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
İğde ağaçları çiçek açmıyor
Çayırlarda kelebekler uçmuyor
Paslanmış tırpanlar ekin biçmiyor
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
Arılar çiçeksiz kovanlar balsız
Aç kalmış itler onlarda yalsız
Eşekler sıpasız kıratlar taysız
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
Hasretlik yılmazın bağrını delmiş
Yıkılmış kalesi virane olmuş
Gençleri göç etmiş yaşlılar kalmış
Birde gel de bizim köyü şimdi gör
Veda etmeyi hiç sevmem sakın bana el sallama gidiyorum uzaklara sensiz geçecek oradaki yıllarım içimi sızlatacak biliyorum dayanırım ben alışıgım acılara ayrılıksa hiç sorma benim yabancım degil ne yapabilirim ki kaderime isyan etsem bile göz yaşlarıma mani olamam sessizce aglıyorum göz yaşlarımı içime akıtarak...
Abdurahman MACİT
SESLİREM
Ey güzel hemşerim,canım cigerim
Arhadaşım,emmim,dayım,yegenim
Sana candan selam,gönülden hörmet
Sene gurban olım,öginde ölim
İster ehtıyar ol,istersen bebek
Sen anam,sen bacım,sen gardaşım
Sene gurban olım,ögünde ölim
Seslirem ya gah gel ya gahim gelım
Eller bene beg demiş,eee nedim
Senin ola deyişini istirem
Sen bir yanda ben bir yanda ey degil
Bir arada olah diye seslirem
Sana gurban olım,ögünde ölim
Seslirem ya gah gel ya gahim gelım
Sen bensen,bende senem,biz el olamazıh
Eger uzah galırsah bize cok yazık
Seni ne keder sevdıgımı bilirsen
Sene gurban olım,ögünde ölim
Seslirem ya gah gel ya gahim gelım
KALMIŞ
Yıllar sonra gezdim doğduğum köyü,
Ne ocağı ne de ateşi kalmış;
Gözüme görünmez ağası beyi,
Ne komşuluk kalmış ne komşu kalmış.
Girince köyüme dedim merhaba,
Baktım her tarafı viran haraba
Harmanda duruyor eski araba;
Maranlar dağılmış, bir dişi kalmış
Hani nerde dımık tırpan orağın?
Yeşil ot bürümüş harman sokağın,
Yüz kişiye yemek veren konağın
Ne sofrası kalmış ne aşı kalmış.
Fakir ile konuşmaya naz eden,
Kibir ile ahlakını yoz eden
Her toplumda parasından söz eden;
Mezarın taşında bir taşı kalmış.
Yaylası bekliyor malı davarı
Çobanı yok şenlendire dağları
Yıkılmış fırını çökmüş tandırı
Teknesi çürümüş egişi kalmış.
Eski komşuluğun kalmamış tavı
Viraneyi andırıyor bir nevi
Direye çakılı paslı bir çivi
Orada unutulan bir teşi kalmış.
Köyümüz olmuştu gerçek viraneyi
Dolaştım her yanı ben hane hane
Zaten köyde kalan beş, altı hane
Saymaya bakarsan on kişi kalmış.
Biraz sohbet ettik gelmiş geçmişten,
Hep çile dinledim köyde kalmıştan
Anladımki geçmiş burda iş işten
Onların bitmeyen telaşı kalmış.
Aşık yaraniyem coştum çağladım
Hasret ile yüreğimi dağladım
Doğduğum binayı gördüm ağladım
Kapının önünde göz yaşı kalmış.
OLTULU Aşık Cengiz YARANİ
BİLİRMİSİN?
Sabah kahvaltıda herle
Ye kardeşi ye de terle
İki çift öküzle gerge
Gittiğimi bilirmisin...
Azık ekmek dolu heybe
Öküzün iyisi önde
Hodaklar kesek yiyende
Kaçtığımı bilirmisin...
Yağmur yağar sulu sulu
Ayakkabım çamur dolu
Seller basmış köy yolunu
Battığımı bilirmisin...
Koyun kuzu otlattığım
Gece gündüz yatmadığım
Üç ay köye gitmediğim
Yaylaları bilirmisin...
Yakubum dağ yamacında
Yağmur, dolu yedi orda
Şimdi uzak gurbet elde
Kaldığımı bilirmisin...
Oltu Garajı
-Doğunun tüm yolcularına-
Oltu garajında analar ağlar
Alışkın şoförler yanı başında
Büfelerde yanık bir türkü çalar:
Bir güzel sevirem on beş yaşında
Oltu garajında analar ağlar
Oltu garajında korna sesleri
Ağlayan gözlerin yaşına siner
Kim bilir, bu kimin, hangi seferi
Bazılar bineler bazılar biner
Oltu garajında korna sesleri
Oltu garajında zaman su gibi
Köylerde başlayıp gurbete akar
Her geliş bir zafer coşkusu gibi
Gidişlerde hazin gözyaşları var
Oltu garajında zaman su gibi
Oltu garajında yağmurlar yağar
Köy minibüsleri dolar, boşalır
Yüzlerden okunur acı ve efkâr
Gurbet, insanlardan intikam alır
Oltu garajında yağmurlar yağar
Oltu garajında tespih taşları,
Çarşaflı kadınlar, esmer çocuklar
Yediden-yetmişe varan yaşları
Bursanın, İzmirin ardından ağlar
Oltu garajında tespih taşları
Oltu garajında geçen her zaman
Payımdan bir parça ömür götürür
Ey kaptan, bu yollar tükendiği an
Tüm arabaları mutluluğa sür...
Oltu garajında geçen her zaman
Oltu garajında Dadaş, Esadaş
Doğudan batıya yolcular taşır
Elleri valizli gariban kardaş
Al bu fakirliği dağlardan aşır...
Şair: Kerim Demirci
Evrah-ı Ezelde
Ervah-ı ezelde Ievh-i kalemde
Bu benim bahtımı kara yazmışlar
Bilirim güldürmez devr-i alemde
Bir günümü yüz bin zara yazmışlar
Gönül gülşeninde har oldu deyû
Hasretlik ismimde var oldu deyû
Sevdiğim, sevdiğin pîr oldu deyû
Erbab-ı garezler yare yazmışlar
Dünyayı sevenler velî değildir
Canı terk edenler deli değildir
İnsanoğlu gamdan hâli değildir
Her birini bir efkâra yazmışlar
Nedir bu sevdanın nihayetinde
Yâdlar gezer yârin vilayetinde
Herkes diyârında muhabbetinde
Bilmem bizi ne civara yazmışlar
Arif bilir aşk ehlinin hâlini
Kaldırır gönlünden kîl-ü kavlini
Herkes dosta yazmış arz-ı hâlini
Benimkini rüz-i gâra yazmışlar
Olaydım dünyada ikbâli yaver
El etsem sevgilim acep kim ne der?
Bilmem tecelli mi, yoksa ki kader
Beni bir vefasız yâre yazmışlar
Yazanlar Leyla vü Mecnûn kitabın
Sümmâni'yi bir kenara yazmışlar...
Şair: Aşık Sümmani
FARKINDAMISIN ANNE
ANNECIGIM BIMEM FARKINDAMISIN
SOYLENMIS EN MUBAREK EN AZIZ
DUYGULARLA CEPECEVRE CARESIZ
DEMEDEN YAKIN IRAK
BULUTARA SAVRULUP IRMAKLARA AKRAK
SANA**ANNE**DIYEN ELLERI KISKANARAK
KAPINA GELDIGIMIN FARKINDAMISIN
BUTUN ANNELERI DUSUNDüM TEKTEK
SENSIN BENIM ICIN EN GUZEL ORNEK
SENI DINLEYEREK SENI GOREREK
NASIL YUCELDIGIMIN FARKINDAMISIN
SENI GORMEDIM DIYE BU BAHAR
ICIMDE BINBIR TURLU DUYGUNUN ISYANI VAR
TURNALARIN GOKYUZUNU SEVDIGI KADAR
SENI SEVDIGIM FARKINDAMISIN...
|
Saat 12
Çın, çın, on iki hece,
Çaldı bir eski saat.
On ikide her gece,
Bana diyor ki, saat:
Dün, bugün, yarın, siz, biz,
Bu yayın içindeyiz;
Onu yüzyıl sayın siz.
Ömür on iki saat...
A h ı m ı A l d ı n
Ne olur izin ver, seni unutayım
Gönlümden gidiver, yeniden doğayım
Bir şey söyle, beni ancak sen anlarsın
Söyle de, bu büyük dertten kurtulayım
Şartlanmışım hüzünlenip ağlamaya
Düşüncelerin içinde kaybolmaya
Sevilmekten değil sevmekten korkarım
Alıştım ben nefretle aldatılmaya
Sen beni duyamazsın, halimi göremezsin
Seninle konuşurum, zaten bilmezsin
Sanmıştım ki beni yalnız sen anlarsın
Ahımı aldın sen, artık gülemezsin
İşte Geldim Gidiyorum
İşte geldim gidiyorum
Şen olasın Halep şehri
Çok ekmeğin tuzun yedim
Helal eyle Halep şehri
Sana derler Arabistan
Dört tarafın bağ u bostan
Haber geldi nazlı dosttan
Durmak olmaz Halep şehri
Aşık Garip düştü yola
Hızır yardımcısı ola
Göründü gözümüze sıla
Sen kal bunda Halep şehri
Anadolu Doluyum
Bem çöller fırtınası
Ben anaların yası
Ben tarihlerin yoluyum
Vurulmuş saldırmışım
Düşeni kaldırmışım
Gariplerin sağ koluyum
Türkü söyler dillerim
Nasırlıdır ellerim
Ben söğütlerin dalıyım
Ben gönüller bekçisi
Dertlerin emekçisi
Ben Anadolu doluyum
Ben dünlerin yarını
Köroğlu'nun torunu
Ben Çamlıbel, ben Bolu'yum
Yüreğim Çatalca'dır
Bakışım kartalcadır
Ufuklara sevdalıyım
Türkü söyler dillerim
Nasırlıdır ellerim
Ben söğütlerin dalıyım
Ben gönüller bekçisi
Dertlerin emekçisi
Ben Anadolu doluyum
Şu Karşıki Karlı Dağlar
Şu karşıki karlı dağlar
Pare pare duman şimdi
Sevişmesi bir hoş ama
Ayrılması yaman şimdi
Gülün çevresi har m'ola
Çektiğin ah ü zar m'ola
Acep beni anar m'ola
Ol kaşları keman şimdi
Arasam yari bulurum
Yoluna serim veririm
Bir gün görmesem ölürüm
Gör n'eyledi yaman şimdi
Emrah'ım kapıya çıkar
Çıkar da yollara bakar
Aşıkı odlara yakar
Boyu uzun fidan şimdi
|
|
KÜLTÜRLÜ AŞK NEYSE ONU YAŞIYAH..
Bir şey öğrendim gel değişik sevah,
Sen beni sev bende seni sevim sevdayı yaşıyah,
Sen benim için yan
Ben seni severah yanip tutuşim
Klasik aşk neyse onu yaşiyah
Yada sen sevme haberin olmasın
Ben sene sevdalanim dolaşim
Platonik aşk neyse onu yaşiyah
İstersen sevdandan kendimi kesim
Sağimi solimi doğriyim biçim
Pisikopatik aşk neyse onu yaşiyah.
Dur ben Kerem olim sen Asli
Sonumuz ele bitsin yasli
Nostaljik aşk neyse oni yaşiyah
Ele sevah ki gara sevda olah
Zenciye benziyah gapgara olah
Gara aşk neyse onu yaşiyah
Yalan söylemiyah hep doğru diyah
Beraber oturah bereber yiyah
Realist aşk neyse onu yaşiyah
Birbirimize türkğ söyluyeh mizildiyah
Ele ele tarlalarda bostanlarda gezah
Romantik aşk neyse onu yaşiyah
Kediyi gudiyi sen diye sevim
Sen de horozu cücüğü ben diye sev
Senbolik aşk neyse onu yaşiyah.
Gel elele tutuşip kendimizi elektiriğe verah
Zingir zingir titriyah olmiyah
Elektironik aşk neyse onu yaşiyah
Ahirlarda komlarda buluşah
Tezek galahlarının dibinde oturah
Otantik aşk neyse onu yaşiyah.
Sen beni sevisen bilirem bende seni
Ele dönekliği birahah hakket sevah
Adam gib sevah sevdayi yaşiyah.
Davut MACİT
KIR DAĞ İLE SÖYLEŞİ
Beyaz karlı, kara çamlı iri dağ
Heybet nedir, ne değildir? . De hele.
Geceleri yapayalnız kalınca
Uzlet nedir, ne değildir? . De hele.
Hiç başın ağrır mı, yoruldun mu hiç?
Birine küstün mü., darıldın mı hiç?
Sevdin mi, öptün mü, sarıldın mı hiç?
Hasret nedir, ne değildir, de hele.
Neşeyi ne tartar, gamı kim ölçer
Acı söz yarası kaç yılda geçer
Beklemek sancıdır, ayrılık hançer
Gurbet nedir, ne değildir? . De hele.
Düşlerine aldandın mı uykunun?
Kucağında büyüdün mü korkunun?
Taşınması zor mu zillet tokunun?
Dehşet nedir, ne değildir? . De Hele.
Ormanın var, pınarın var, kuşun var
Dört mevsimde bulut saçlı başın var
Bilmem amma bir uzunca yaşın var
Mühlet nedir, ne değildir? . De hele
Zerreden zeresin ey beni adem.
Nereden geldigini bil insanoğlu.
Topraktan yapıldı önce ilk adem neden hak oldugunu bil insanoğlu.
Topraktan yarattı hazreti ademi.
İnsana halk etti bütün alemi görmezmisin her gün dogup öleni.
Bunlardan bir ibret al insan oğlu...
Abdurahman MACİT
VOLA
Vola vola diye çağırdım seni
Dönüp de yanıma geldin mi vola?
Bir gün aramadın sormadın beni
Ecep ne haldayam bildin mi beni ?
Danalar böyüdi döndi öküze.
İnmedi arabam tepeden düze.
Bende dert ararsan,dayandı yüze.
Gece yuhileri böldün mü vola.
Söğüdün dalında ötir gargalar.
Çırpar ganadıni dalı ırgalar.
Beni bu günlerde bir merak sarar.
Sen de düşünceye daldın mi vola?
Sabah erken gahtım mafiş bişirdim.
Tandırın başında südi daşırdım.
Bene bi hal oldi bele şaşırdım.
Ahlımi başımdan aldın mi vola?
Çayırda guziler cırtige gahir.
Hasretin çok acı canımi yahir.
Burnumi sızladir,yaşlarım ahir.
Gelip de yaşımi sildin mi vola?
Kokor görmiş gibi gaçtın oraya.
Guymah bulamazsın,getsen saraya.
Guggiler ötirken gelsen buraya.
Ganmi dutti seni öldün mü vola?
Sufatın töküle,sene kim çatti?
Golundan duttide gurbete atti.
Dadaşın malları gışgırma satti
Sen şimdi lıpbızda galdın mi vola?
SEVMİREM
Seni daha heeç,vallah heç sevmirem
Diyecahsan ki niye,bennam,işte ele
Seni görende ilani torbada görirem
Önce korhırah,sonra tırsiram,en son ölirem
Sen gendin ne zanedirsen?
heç aynaya bahmirmisen?
Daha ben yarmirmisen?
Gab bezi sufatlı,teşi bacaklı,herif sesli,labbik ayahlı
O hozan tilkisi baban varya beni hec begenmemiş
Sagda solda dolanir,deli olan diyirmiş,ey halt yiyirmiş
Hele o dillo gardaşların laflari cok aci
Seni bana edirmişler baci
Eee senden bene ne yar olur,nede baci
İşte ba dahada aci
Seni daha heec ama hecc sevmirem
O anan varya o cazi anan
Bir gün giracahtır senin kanan
Eee ezen kactı,bacin kactı
Kimdi sebebi,hep o cadaloz anandi tebi
Zaten ele sufati varki sanki rapata
Oni evinde değil torpahlarda yata
Umarım mevladan gargışım oni tuta
seni daha heec.valla heecmı sevmirem...
BEN OLSAM
Kış ayları gidip bahar gelende
Güzelim baharı gören ben olsam
Gül açılıp bübül dalda ötende
Dostun bahçesine giren ben olsam
Gökçe ekin, Gökçe kızın boyunu
İçsem ben temmuzda kırdağ suyunu
Kırlarda otlayan karakoyunu
Sağıpta sütünü içen ben olsam
Çimen dize çıkar ekin boy atar
Canlıdır hertaraf van kan katar
Genç kızlar tarlada pancar çapalar
Onlarla çapayı vuran ben olsam
Bizim ile varma kış aylarında
Yürünmez kar çoktur, hiç yollarında
Nisan çıkıp mayıs ortalarında
Üstünde gezilen çimen ben olsam.
Yemlik, kırız, goşgoz toplanır
İyi sürülmezse, tarla otlanır
Çağalalar olur erik sulanır
Dallarında meyveyi deren ben olsam
Çoban çiçekleri ayrı alemdir
Söğütler yeşerir bağı iremdir
Allahım o günler ne güzel demdir
Baharda kırdağı gören ben olsam
Tarlalar canlanır, kırlar şenlenir
Yaşlılar bacaya çıkar günlenir
Tarlalarda yanık türküler denir
O güzel türküyü diyen ben olsam
Önce Karataş'tan başlar yeşillik
Sonra köyün düzü giyer güzellik
Her semtinde vardır ayrı özellik
Baharda her semti gezen ben olsam.
Garip Ozan özlem dolu her yanın
Yine efkarlandı, coştu lisanın
Bahardadır cemal ismi hüdanın
Onun aşkıyla yanan ben olsam.
GARİP OZAN
Haşmettin ASLAN
UNUTAMADIM
Komu, tejgereyi, beli, küregi
Kıpır kıpır çarpan körpe yüregi
Taş takıldı kırdı çifti enegi
Yıllar geçti ama unutamadım.
Ambarda asılı unlu elegi
Anam pişirirdi cadı ekmegi
Unutmak kolaymı onca emegi
Yıllar geçti ama unutamadım
İnegin danası, koyun kuzusu
Kötü olur karder atın huysuzu
Kıymetlidir köpeklerin tuysuzu
Yıllar geçti ama unutamadım.
Yakubum günlerim geçti bayırda
Ekini tarlada otu çayırda
Davarı toplayıp ettim ağılada
Yıllar geçti ama unutamadım..
Yakup ÇEVİK / İST
Saat
Bakma saatine ikide birde!
Halin neyse saat onun saati.
Saat tutamaz ki, ölü kabirde;
Zamana eşyada gör itaati!
Bir kıvrım, bir helezon,
Her noktası baş ve son...
Dün hâtıra, yarın hayal, bugün ne?
İki renk arası bir çizgicik pay.
Ne devlet zamanı bütünleyene!
Ebed bestecisi bir çark ve bir yay.
Hesap soran yaratık;
O dimdik her şey yatık.
Zaman bir işvebaz, kaçak hayalet;
Eskiyenin kement atar boynuna.
Ne pişmanlık tanır, ne af, ne mühlet;
Ancak fatihinin girer koynuna.
Niyeti gizli fettan
Köle biçimli sultan...
|
Sabah Ezanları
İnsanı rahatlatıp, nuruyla saran,
Kalpleri huzuruyla dolduran,
Yeni bir günü hatırlatan,
Sabah ezanlarıdır, sabah,
Sabahın seher vaktinde,
Tüm kainatı uyaran,
İnsanlık için çalışan,
Doğruluk için uğraşan,
Sabah ezanlarıdır,sabah,
Daima insan için çabalayan,
Adeta sevap tufanı olan,
Allahın kulunu uyaran,
Sabah ezanlarıdır, sabah,
Hey! insan kalk,
Rabbinin rahmetine kavuş,
Kalbini nuruyla doldur,
Kendin ve insanlık için çalış diyen,
Sabah ezanlarıdır, sabah
Name Geldi Vatanımdan
Name geldi vatanımdan
Vaktı yarayım gideyim
Kanlı yaşlar gözlerimden
Aktı varayım gideyim
Ol mürüvvet keremkani
Kuluna çoktur ihsanı
Gurbet elin kahrı beni
Yaktı varayım gideyim
Aşık Garip bilir kendin
Yiğit olan döker kanın
Felek boynuma kemendin
Taktı varayım gideyim
Muamma
Aşkım sana bir muamma
Çöz çözebildiğin kadar
Mürekkebin yetmez ama
Çiz çizebildiğin kadar
Ayırdım candan bedeni
Hatan ile sevdim seni
Öfken dahi okşar beni
Kız kızabildiğin kadar
Dilin olayımda söyle
Nasıl yandım sana böyle
Al yolunda toprak eyle
Gez gezebildiğin kadar
Aldım ruhunun tadını
Ölsem duyarım yadını
Mezar taşıma adını
Yaz yazabildiğin kadar
Yokluğumla avunurum
Benliği yere vururum
Ayağindadir gururum
Ez ezebildiğin kadar
Dilin olayım da söyle
Nasıl yandım sana böyle
Yollarında toprak eyle
Gez gezebildiğin kadar
Sabahtan Uğradım Ben Bir Fidana
Sabahtan uğradım ben bir fidana
Dedim mahmur musun dedi ki yok yok
Ak elleri boğum boğum kınalı
Dedim bayram mıdır dedi ki yok yok
Dedim inci nedir dedi dişimdir
Dedim kalem nedir dedi kaşımdır
Dedim on beş nedir dedi yaşımdır
Dedim daha var mı dedi ki yok yok
Dedim ölüm vardır dedi aynımda
Dedim zulüm vardır dedi boynumda
Dedim gül memeler dedi koynumda
Dedim ver ağzıma dedi ki yok yok
Dedim Erzurum nedir dedi ilimdir
Dedim gider misin dedi yolumdur
Dedim Emrah nendir dedi kulumdur
Dedim satar mısın dedi ki yok yok
|
|
|
 |
|
|
|
|
|
|
|
Bugün 7 ziyaretçi (10 klik) kişi burdaydı! |
|
|
|
| | |